GERÇEK BİR HİKAYE
Kardeşlerim şimdi sizlere, gerçekten yaşanmış bir hikaye anlatacağım. Bu hikayenin kaynağı, BÜYÜK YAZAR KEMAL TAHİR’in HÜR ŞEHRİN İNSANLARI ADLI ROMANINDAN alınmadır. (sh.629-630 )
-Dönemin büyük bilim adamı ve politikacılarından AHMET AĞAOĞLU (demokrat parti bakanlarından SAMED AĞAOĞLUNUN BABASI) chp iktidarının başlattığı DEVLETÇİLİK hareketinin ( altı oklardan biri) cümlesinden olmak üzere devletçe kurulan şeker şirketine yönetim kurulu üyesi seçilmiş. Canla, başla çalışmaya başlamış. Üç ayın sonunda yönetim kurulu başkanı eline bir zarf tutuşturmuş. Zarfı alan AĞAOĞLU bunun ne olduğunu sorduğunda, zarfı veren kişi, daha sonra zarfı açtığında içindekinin ne olduğunu göreceğini ve bunun sarfedilen emek karşılığı HUZUR HAKKI olduğunu ifade etmiş. Evine gittiğinde zarfı açan AĞAOĞLU, bir de bakmış ki, zarfın içinde binlerce liralık banknotlar. Bu davranıştan çok rahatsız olan AĞAOĞLU, hem zarfı, kuruşuna dokunmadan şirkete iade etmiş ve hem de istifasını yazılı olarak bildirmiş. Bununla da kalmayan AĞAOĞLU, bir mektup ta Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal paşaya döşenmiş ve böyle bir hareketin hırsızlıktan başka bir şey olmadığını ve böyle bir olaya ortak olamayacağı ve şirkete bu şartlar altında faydalı olamayacağını bildirerek, istifa ettiğini ve bu durumu kendilerine açıklamak zorunda kaldığını beyan etmiş. Cumhurbaşkanı ise, onun haklı olduğunu, lakin şeker şirketi yönetim kurulu üyeliği yapmaktansa, ilmi kariyerine profesör olarak devam etmesinin evla olacağını bildirmiş.
Yani anlayacağınız, daha ayakları üzerinde durmakta zorlanan Devlet eliyle kurulmuş bir ticari şirketi soymakta hiçbir tereddüt göstermeyen bir chp kodaman zümresi daha o devirde bile mevcutmuş. Lakin, o zamanki chp kodamanları, elhak çoğu KUVAY-İ MİLLİYECİ ve DEVLET için savaşmaktan kaçınmamış kimselerdi. Bugün ise, LÜPÇÜLÜK yine kazandıkları belediyelerde son hızla devam ederken, VATANI SATMAKTA DA, AMANSIZ BİR YARIŞ İÇİNDELER. Yani, Mustafa Kemal paşa gibi, hırsızlıklarını belki affedebilirim, amma velakin vatan hainliğini ne affeder ve ne de cezasız bırakırım.
Ünal SOMUNCUOĞLU